ADIYAMAN/BESNİ İLÇESİNDEKİ SÖNMEYEN IŞIK

KURANIN FAZİLETLERİ

Kuran şefaat ve rahmet kapılarına bizlerin yaklaşması için Allah-u Alem Alemleri rabbi tarafından mucizevi bir ilaç olarak gönderilmiştir. Bir insanın yaşam standartlarını en iyi şekilde çevreleyen ve insanın insan olarak yaşamasının en iyi yoludur. Allah biz isanlar için sonsuz gönderdiği nimetlerden biri olarakta Kuranı bizlere rehber olarak göndermiş, onunla yön bulmamıza imkan ve olanak tanımıştır. Değerli din kardeşlerim günlük yaşamda bile gözleri olanları gördükleri herşeyin bir yaratıcısının olduğu bilincini kabul eder. Doğal olarak bu kabul edişinde bir nizamı ve çerçevesi vardır. işte Kuranı kerimde Alemlerin rabbi tarafından biz kullarına gönderilmiş ilahi güzü olan bir rehberdir.

Kur’an, hayatı anlamlandırmamıza yardım eder. O, Allah’ın insanların mutlu olması için gönderdiği bir reçete gibidir. Çünkü insanı Allah yaratmıştır. Bir şeyi en iyi onu yapan bileceğine göre; insanın özelliklerini, onun nasıl mutlu olacağını, onun için nelerin faydalı, nelerin zararlı olduğunu en iyi bilen Allah’tır. Bu nedenle Kur’anıkerim insan için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Kur’anıkerim, insanlar için bir rahmet, bir öğüt ve uyarıcı olan, kendisine tabi olanları doğru yola götüren ilahi bir kitaptır. (Bakara suresi, 185) O, doğruyu yanlıştan ayıran aydınlatıcı bir nur ve insanlar için bir müjdedir. (Nisa suresi, 174, Neml suresi, 2) Kur’an sözlerin en üstünü ve en güzelidir. Onda insanları dünyada ve ahirette mutluluğa ulaştırmayı amaçlayan öğütler bulunur. Aklı, bilimi, evrensel ilke ve değerleri öne çıkaran; insanı erdemli, dürüst ve güvenilir olmaya yönelten evrensel ilkeler yer alır. Kısaca Kur’an’ın insanın hayatını anlamlandırabilmesi için önerisi şudur: Oku, düşün, anla ve yaşa.

Kuranı Kerimin faziletlerini ise Yine Allahu alemin kelamından alarak sizlere sunuyoruz:

1- “Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar
(belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah
namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir
nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer
bir makama göndereceğini umabilirsin” (İsrâ, 78, 79).

2- “O kitap (Kur’ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar
ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir” (Bakara, 2).

3- “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden
ayırmanın açık delilleri olarak Kur’ân’ın indirildiği aydır” (Bakara, 185).

4- “Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size
apaçık bir nur indirdik” (Nisâ 174).

5- “Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını
arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle
karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir” (Mâide 15, 16).

6- “Bu (Kur’ân), Ümmü’l-Kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için
sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır.
Ahirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya
devam ederler” (En’âm, 92).

7- “İşte bu (Kur’ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun
ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin” (En’âm, 155).

8- “Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet
olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik” (A’râf, 52).

9- “Kitab’a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle
iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz” (A’râf, 170).

10- “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin” (Arâf, 204).

11- “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa,
müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. De ki: Ancak Allah’ın
lûtfuf ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu onların (dünya malı
olarak) topladıklarından daha hayırlıdır” (Yunus, 57, 58).

12- “Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur’an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır” (İbrahim, 1).

13- “Biz, Kur’an okunduğu zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz. Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir
kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur’an’da Rabbinin
birliğini yadettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisingeri
dönüp giderler” (İsrâ, 45, 46).

14- “Biz, Kur’an’dan öyle birşey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve
rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır” (İsrâ, 82).

15- “Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar
tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu
Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de
gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitab, Allah’ın,
dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi
de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz” (Zümer, 23).

16- “İşte böylece sana da emrimizle Kur’ân’ı vahyettik. Sen, kitap nedir,
iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle
doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu
göstermektesin” (Şûrâ, 52).

17- “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah
korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz” (Haşr, 21).

18- “Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır” (Kadr, 1, 2, 3).

19 – “İşte o apaçık delil Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri hâvî tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir” (Beyyine, 2, 3).

20- “Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız”
(Hicr, 9).-

Kuran-ı Kerim’i Okuma ve Anlama
Kuran-ı Kerim Allah’ın (c.c.) ezeli ve ebedi sözüdür. Yaratılmamıştır. Yani aslı, ruhu, özü mahlûk değildir. Eğer insanlar onun mahlûk olduğuna inansalar yoldan saparlardı. Çünkü sonuçta dünyadaki her şey yaratılmıştır. Birer mahlûktur. Mahlûk olan şeylerde imtihan gereği bazı kusurlar olabilir. Yaratılmış varlıklar acizdirler. Güçleri sınırlıdır. Oysa Kuran-ı Kerim bunlardan beridir. Allah’ın ezeldeki ilminin kaydedildiği Levh-i Mahfuz’dan indirilmiştir. Kuran-ı Kerim’in sesi, kaydedildiği harfleri, kitabı ise birer mahlûktur. Bunlar sonradan yaratılmıştır. Bunda da bir rahmet vardır. Zira bunlar Kuran-ı Kerim’e perde olmasaydı Kuran-ı Kerim’e karşı bilerek veya bilmeyerek yapılan bazı edepsizlikler anında çok büyük cezalara çarptırılırdı.

Kuran-ı Kerim’i elimize almadan abdestli abdestsiz ezberden okuyabiliriz. Ama kitap olarak Kuran-ı Kerim’i elimize abdestsiz almamalıyız.

Çoğu Kişi Kuran-ı Kerim’i orijinalinden okumanın kıymetini bilmez. Meal ve tefsir okumanın bunun üstünde olduğunu düşünür. Kuşkusuz Allah (c.c.) kelamının anlamını bilmek çok önemlidir. Ama bu önem asla orijinal Kuran-ı Kerim okumanın önüne geçemez. En iyisi orta yolu takip edip orijinal Kuran-ı Kerim okuma yanında meal ve tefsir okumaları da ihmal etmemek gerekir.

Kuran-ı Kerim okunmaya başlandığında konuşan yüce Allah’tır. Onun için derler ki, Kuran-ı Kerim okuyan kişi, Allah’la konuştuğuna yemin etse, bunda yalan söylememektedir. Söz ise büyük bir güçtür. Ondan daha büyük kudret sahibi bir şey yoktur. Çünkü yüce Allah (c.c.) her şeyi sözle yaratmıştır. ‘Bir şeyi dilediği zaman ona sadece ‘Ol!’ der, o da hemen oluverir (Yasin suresi, 82).’ Kuran-ı Kerim bu açıdan helal bir sihirdir. Yüce Allah (c.c.)Kuran-ı Kerim’i okuyanlara çeşitli dünyevi ve uhrevi nimetleri yaratır. Onları kaza ve belalardan korur. Hastalıklarına şifa verir. Kuran-ı Kerim’i çok okuyanlar bu mucizelere kanıksamışlardır.

Bütün varlık âleminin sırları Kuran-ı Kerim’de gizlidir. Bu açıdan Kuran-ı Kerim Levh-i Mahfuzun küçük bir prototipidir. Yüce Allah, ‘Yerin karanlıklarında da hiçbir dane, hiçbir yaş hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın (En’am suresi, 59).’ buyurmaktadır. Buna Kuran-ı Kerim’in icazı diyebiliriz. İcaz, insanı hayrette bırakacak kadar derinlik demektir. Az sözle çok büyük manaların karşılanmasıdır. Kuran-ı Kerim’in derinliğini ancak gerçek âlimler kavrayabilir. Onlar da bunda büyük bir acizlik yaşarlar.

Nasıl bir yazar, bir şair insanların kendi eserlerini okumalarından zevk alıp memnun olursa yüce Allah (c.c.) da Kuran-ı Kerim’i okuyan kullarından böyle razıdır. Peygamberimiz (s.a.s) güzel bir sesle Kuran-ı Kerim’i okuyan birisini yüce Allah’ın (c.c.) dinlemekten hoşnut olduğunu belirtmiştir.

Her şeyin bir sırrı vardır. Kuran-ı Kerim’i çokça okuyanların sırları da bu dünya imtihanını çok kolay ve ihsan edilen türlü nimetlerle çok zevkli bir şekilde geçirmesidir. Onlar bunu uzun okumalardan sonra anlarlar ve Allah’a (c.c.) sonsuz şükürlerde bulunurlar. Kuran-ı Kerim hem insanın üzerindeki ağır yükleri kaldırıcı hem de akla ve hesaba gelmeyen nimetleri celbedicidir. İnsan Kuran-ı Kerim’i okumaya devam ettikçe onun pek çok mucizesine bizzat tanık olur.

Peygamberimizin (s.a.s) en büyük mucizesi Kuran-ı Kerim’di. Bu mucize el’an devam etmektedir.

Kuran-ı Kerim’i okudukça kişinin nuru artar, imanı derinleşir. Kuran-ı Kerim’in ahrette şefaat vesilesi olduğu hadislerde geçmektedir. Bütün bu nimetlere ermek için Kuran-ı Kerim’i orijinalinde okumayı bilmek gerekir.

Yılda en az iki hatim Kuran-ı Kerim’in üzerimizdeki hakkıdır.

Bu zamanda bazı insanlar Kuran-ı Kerim’in orijinalini okumayı küçümsemekte ve onun yerine görünüşte Kuran-ı Kerim mealini okumaya önem vermektedirler. Bunlar genellikle sünneti ve hadis-i şerifleri de inkâr yoluna sapmaktadırlar. Hak mezhepleri de tanımamaktadırlar. Hasbelkader gençliğimde bende de bu tür bir eğilim vardı. Farkına varmadan o yoldaki insanlarla karşılaştım, dostluklar kurdum. O zaman yavaş yavaş idrak ettim ki, böyle bir yola giriş nedenim biriktirdiğim markların zekâtını vermemektir. O zamanlar Alman parası iyi artıyordu. Tasarruflarımı genellikle ona yatırıyordum. Kuran-ı Kerim’de yüce Allah (c.c.) yüzden fazla ayetle zekât vermeyi açıkça veya dolaylı olarak emrediyordu. Ama bunun miktarını söylemiyordu. İşte bu yeni dostlarım bana bu konuda yardımcı oluyorlardı. Zekâtın miktarı peygamber (s.a.s) hadislerinde ve mezhep hükümlerinde vardı. Bunları ortadan kaldırdıktan sonra işler kolaylaşıyordu. Gönlümüze göre bunun miktarını tayin edebiliyorduk. İtiraf ediyorum, acaba o dönemde iken hiç zekât verdim mi, diye şimdi kendi kendime soruyorum. Allah affetsin, bu konuda dilencilere zekât niyetiyle verdiğim bozuk paralar dışında bir şey hatırlayamadım. Bir de namazlarda sünnetleri kaldırıverdim. Hatta arkadaşlar Kuran-ı Kerim’de üç vakit namaz emrediliyor diyorlardı bir ara. Biz de nefse kolay geldiği için bu yola girdik. Şükür hatamızı daha sonra anlayınca bu hallere tövbe edip elimizden geldiğince üzerimize düşen zekât borçlarını ödemeye ve kaza namazlarını kılmaya çalıştık.

Şimdi kendimi tarafsız bir şekilde değerlendirince o zamanlar bu yola niçin girdiğimi daha iyi anlamaktayım. Oysa o sıralarda kenar meallere azıcık bakarak da olsa orijinal Kuran-ı Kerim’i okuyunca anlayacak seviyedeydim. Maalesef o zamanlarda asıl amacım Kuran-ı Kerim’i anlamak değil Kuran-ı Kerim’in anlamını nefsime göre yorumlamak ve yaşamaktı. Benim gençliğimde yaşadığım bu hatayı şimdilerde üzülerek söylemek gerekirse çevremdeki pek çok gençte de görüyorum. Nedense insanlar keşfedilen Amerika kıtasını yeniden keşfetmeyi marifet sanıyorlar. Daha doğrusu nefis ve şeytanlar aynı veya benzer yollarla insanları aldatıyorlar. Yaşananlardan insanlar pek az yararlanıyorlar. Tecrübeleri pek dikkate almıyorlar.

Elbette gençler iyi niyetle meallere yöneliyorlar. Amaçları Kuran-ı Kerim’i anlamaya çalışmaktır. Ama Kuran-ı Kerim’in gerçekliğini yaşamış olan peygamberimizin (s.a.s) sünnetinden ve hadis-i şeriflerinden mahrum olduklarında, özellikle hak mezheplerin binlerce, hatta milyonlarca aklın yerini tutan hükümlerinden yoksun olduklarında nefislerinin ve şeytanlarının oyuncağı olup kalmaktadırlar. Benim yaşadığım şey, tecrübem de bundan ibaretti. Elbette onların yaşadıklarını yaşamasaydım şimdi onları anlamam mümkün değildi. Belki de bu tecrübeden tek kazancım da bu oldu.

Şöyle bir güzel söz vardır. Ama kimindir bilemiyorum: ‘Cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.’ Geçekten iyi niyete rağmen itikatta ufacık sapmalar insanı Allah göstermesin ebedi bir pişmanlığa götürebilmektedir. Evet, bu tür bir yol tutan birisinde genellikle nefis ve şeytanların sevimli gösterdiği ya bir yasağı meşru görme isteği ya da bir emri hafife alma, ortadan kaldırma arzusu, eğilimi, davranışı iyi araştırılırsa görülebilir. Çünkü ben başta kendim olmak üzere o zamanki arkadaşlarımda bunları yeterince müşahede ettim. O iyi niyet (yani Kuran-ı Kerim’i anlamak) buna ne kadar kefaret olabilir, bilemiyorum. Elbette yüce Allah’ın (c.c.) rahmetinden ümit kesmemek gerekir. Ama insan da tuttuğu yola niçin girdiğini daima muhasebe etmelidir. Özeleştiri ve hidayet olmadan insan dostlarından, nefisten ve şeytanlardan gelen düşmanlıkların farkına varamaz. Tabii hidayet Allah’tandır. Allah (c.c.) her birimizi gerçek yoluna, sırat-ı müstakimine hidayet eylesin. Nefsimizden ve şeytanlardan gelen kötülüklerden bizleri korusun. Âmin.

Eski kavimlerde şeytanların tek gayeleri ilahi kitapların bozulması etrafında toplanırdı. Bunun için din adamlarına çokça vesvese verirlerdi. Bunda da genellikle başarılı olurlardı. Çünkü maddi ve teknik imkânlar sınırlı olduğu için ilahi kitapların pek çok nüshası olmazdı. Sayıları çok sınırlı olurdu. Birinde yapılan tahrif sonucu verilen batıl bir hüküm nefsi okşadığı için diğer nüshalara da kısa zamanda yansırdı. Ama milyonlarca nüshası olan, baştan itibaren de hafızalarda ezbere bir şekilde bulunan Kuran-ı Kerim bu açıdan korunmuş bir ilahi kitap olmuştur. Şeytanlar Kuran-ı Kerim’i eski ilahi kitaplar gibi bozmaktan ümitlerini yitirmişlerdir. Onun için başka bir yola başvurmaktadırlar. Kuran-ı Kerim’i anlama, yaşama konusunda sapkın mezheplerin oluşmasına mesailerini harcamaktadırlar. İnsan nefsinin eğilimlerini sonuna kadar kullanarak yeni batıl yollar açmaktadırlar. Onun için peygamberimizin (s.a.s), sahabenin (Allah onlardan razı olsun) yolu daima ölçümüz olmalıdır. Hak mezheplere saygıya ve onların belirlediği çizgiye çok dikkat edilmelidir. Kuran-ı Kerim’i nefsimizin ve şeytanların istekleri istikametinde yorumlamaktan Allah’a (c.c.) her daim sığınmak gerekmektedir.

Kişi, peygamberimizin (s.a.s) sünnetine, hadis-i şeriflerine; hak mezheplerin hükümlerine gereken önemi, saygıyı gösterdikten sonra Kuran-ı Kerim’in mealini okumanın yararları ise sonsuzdur. Bu teşvik de edilmelidir. Bu zaten Ehl-i sünnetin çizgisidir. Elbette her hadis-i şerif aynı sıhhatte değildir. Uydurma hadisleri göz ardı edemeyiz. Muamelatta, ibadette, itikatta uzmanlık alanı bu olan mezhep imamları zaten bu işi çok titiz bir şekilde yapmışlar, ona göre hükümlerde bulunmuşlardır.

Bir insan nasıl hadis-i şerifleri küçük görebilir ki?.. Hadis-i şerifler Kuran-ı Kerim’i anlamanın anahtarlarıdır. Hem Kuran-ı Kerim’i anlamak gibi bir iddiamız olacak hem de hadis-i şerifleri küçük göreceğiz veya inkâr edeceğiz. Bu başlı başına bir çelişkidir. Burada nefsin ve şeytanların yoldan çıkarma adımları çok açık bir şekilde sezilmektedir.

Kuran-ı Kerim’in her bir harfine on sevap verilmektedir. Önemli gün ve gecelerde bu sevap miktarı daha da artırılmaktadır. Kuran-ı Kerim’i anlamını bilmeden okusak da bu sevap verilmektedir. Bunlar, hadis-i şeriflerle sabittir. Kuran-ı Kerim’i anlamını bilmeden okuyan kişilere yüce Allah (c.c.) verdiği nurla onun özünü (anlamını) kalplerine vermektedir. Bu açıdan çok Kuran-ı Kerim okuyan kişilerin dilinden hikmet damlaları eksik olmaz.

Zikredilen kelime veya cümle Kuran-ı Kerim’de geçtiği için etkilidir. Nur ve feyz kaynağıdır. Allah’ın sözü olmayan bir kelime veya söz nur ve feyz kaynağı olamaz.

Kuran-ı Kerim’de ‘Allah’ lafzı 2697 yerde geçmektedir. Bu sayı bile en etkili zikrin bu kelime ile yapılacağının açık bir işaretidir. Kaldı ki Allah’ın diğer güzel isimleri sıfatlarına tekabül ederken bu ismi zatına işaret etmektedir. Zat tecellisi ise en büyük tecellidir. İnsan bu tecelliye ermese bile bunun yolunda olduğunda da çok büyük halleri yaşayabilir, makamlara ulaşabilir.

Kuran-ı Kerim’i okurken anlamak yolunda hazırlanan renkli Kuran-ı Kerim mealleri çok yararlı bir iş görmektedirler. Kişi bu sayede pek çok kelime ve cümlenin anlamını öğrenme imkânı kazanmaktadır. Bu açıdan bunlarla hatim yapılması daha faydalıdır. Her hatimde 50 yeni kelime öğrenilse bile bu büyük bir kazançtır.